POSTACININ ADRESE TESLİM YAPMAMASI

POSTACININ ADRESE TESLİM YAPMAMASI

POSTACININ ADRESE TESLİM YAPMAMASI


postacının adrese teslim yapmamasıPOSTACININ ADRESE TESLİM YAPMAMASI

POSTACININ ADRESE TESLİM YAPMAMASI

POSTACININ ADRESE TESLİM YAPMAMASI GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNU OLUŞTURUR.

Görevi kötüye kullanma, kamu görevlisinin görevini yapmaması veya hukuka aykırı bir şekilde yapmasıdır. Görevi kötüye kullanma, üç şekilde meydana gelirse suç olarak kabul edilir:

  • Kamu görevlisinin yapmakla görevli olduğu görevini yapmaması şeklindeki görevi kötüye kullanma suçu,

  • Kamu görevlisinin görevini kanunun öngördüğü şekilde yapmaması şeklindeki görevi kötüye kullanma suçu,

  • Kamu görevlisinin görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstermesi, yani görevi ihmal şeklindeki görevi kötüye kullanma suçu

Karar İçeriğiCeza Genel Kurulu 2015/543 E. , 2016/37 K.
"İçtihat Metni"

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 5. Ceza Dairesi
Mahkemesi : Asliye Ceza

Görevi kötüye kullanma suçundan sanık ...'ın beraatine ilişkin, Asliye Ceza Mahkemesince verilen 19.09.2008 gün ve 86-171 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 11.12.2013 gün ve 12272-12046 sayı ile ;
“Olay tarihinde posta dağıtıcısı olarak görev yapan sanığın, yurt dışında yaşayan çocukları tarafından müştekiye gönderilen ve içinde cep telefonu bulunduğu belirtilen koliyi 5584 sayılı Posta Kanunu ve 12.04.1973 tarihli Posta Tüzüğü hükümlerine aykırı şekilde müştekinin adresine gitmeden ve ikamette olup olmadığını kontrol etmeden, müştekinin yakını olduğunu söyleyen ...'a teslim etmesi şeklinde gelişen olayda, sanığın görevinin gereklerine aykırı hareket etmek sureti ile müştekinin mağduriyetine yol açtığı ve kişilere haksız kazanç sağladığı, bu nedenle atılı suçun sübuta erdiği tüm dosya içeriğinden anlaşıldığı halde yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Nurdağı Asliye Ceza Mahkemesi ise 26.12.2014 gün ve 531-657 sayı ile;
“Ceza hukukunun evrensel, yerleşik ve bilinen kuralları vardır. Görülmekte olan kamu davasında olduğu gibi maddi vakıanın sübutu net ve duraksamasız olarak belirlenememiş ise mahkumiyet kararı verilemez. Ceza yargılamasında, kural olarak kişiler masumdur. Ceza verilebilmesi için sanığın masum olmadığının kesin biçimde ortaya konulması gerekir. Bir hususun sabit olması için o hususun aksinin mümkün olmadığının kabul edilmesi gerekir. Hakim, sübut konusundaki şüphesini yenip bir kanaate ulaşamazsa o husus sabit olmamış kabul edilir. Buna ceza muhakemesinde 'şüpheden sanık yararlanır' (in dubio pro reo) ilkesi denir. Böyle bir ilkenin kabul edilmesinin nedeni, bir suçlunun cezasız kalmasının bir masumun cezalandırılmasına tercih edilmesidir. (Nevzat Toroslu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara 1999, sayfa 166-167)
Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; 'suçsuzluk' ya da 'masumiyet karinesi' olarak adlandırılan kuralın uzantısı olan, Latince'de; 'in dubio pro reo' olarak ifade edilen 'şüpheden sanık yararlanır' ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak bir kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanık aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz." gerekçesiyle direnerek önceki hükümde olduğu gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22.02.2015 gün ve 53851 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığın üzerine atılı görevi kötüye kullanma suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, bozmaya uyan yerel mahkemenin sonradan bu kararından dönerek direnme kararı vermesinin mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece bozmadan sonra 11.04.2014 tarihinde yapılan ilk duruşmada, "Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 11.12.2013 tarih ve 2012/12272 Esas, 2013/12046 Karar sayılı bozma ilamı okundu, Yargıtay bozma ilamına uyularak açık yargılamaya devam olundu." denilmek suretiyle bozma ilamına uyulmasına karar verildiği halde, bozmanın gereği yerine getirilmeyerek, önceki hüküm gibi karar verildiği anlaşılmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrarlı içtihatlarına göre, "uyma kararı" davanın esasını çözümleyen bir karar olduğundan "ara kararı" niteliğinde değildir. Mahkemenin bozmaya uyma kararı vermesiyle bozma kararında gösterilen esaslar doğrultusunda işlem yapıp uygun kararı verme görevi doğar. Uyma kararından sonradan dönülerek direnme kararı verilmesi de önceki uyma kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmaz.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun konusu değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemece 11.04.2014 tarihli oturumda, Özel Dairenin, sanığın üzerine atılı suçun sübuta erdiğine ilişkin bozma ilamına uyulmasına karar verildiği halde, bu karardan dönülerek önceki hükümdeki gibi suçun unsurlarının oluşmadığından bahisle beraat kararı verilmesi, uyma kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmayacaktır.
Bu itibarla, Özel Daire bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra dönülemez nitelikteki bu karardan dönerek önceki hüküm gibi karar veren, bozma gereklerini yerine getirmeyen yerel mahkemenin uygulaması isabetsiz olup hükmün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Asliye Ceza Mahkemesinin 26.12.2014 gün ve 531-657 sayılı direnme hükmünün, bozmaya uyulduğu halde, bozma kararında belirtilen esaslar doğrultusunda karar verilmemesi isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.01.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

POSTACININ ADRESE TESLİM YAPMAMASI hakkında faydalı bilgiler Avukat Gizem Gül Uzun tarafından sunulmuştur.

cep telefonuna ve adresine sürekli borç mesajları gelen şikayetçi

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN