Kayseri Boşanma Avukatı-Boşanma Davaları-Boşanma Avukatı

[Makale-Baslik]

Kayseri Boşanma Avukatı-Boşanma Davaları-Boşanma Avukatı


Boşanma avukatı denildiği zaman akla aile hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıkları çözen avukat gelmektedir. Aile hukuku, medeni hukuk içerisinde yer almaktadır. Hukuk büromuz Kayseri’de kazandığı tecrübe ile profesyonel bir şekilde hizmet vermektedir.

Kayseri Boşanma Davası Avukatları Olarak Sunduğumuz Hizmetler

  1. Çekişmeli boşanma davası
  2. Anlaşmalı boşanma davası
  3. Anlaşmalı boşanma protokolünün hazırlanması
  4. Eşya tespiti(Değişik iş başvurusu)
  5. Ziynet alacağı davaları
  6. Velayet davaları
  7. Nafaka alacaklarının dava ve icra takiplerinin yapılması
  8. Soybağının tespitine ilişkin davalar
  9. Evlilik dışı doğan çocuğun tanınması
  10. Çocuk malları
  11. Hısımlık
  12. Nişanın bozulmasından doğan maddi ve manevi zararların tazmini
  13. Evlilik öncesi eşler arasında yapılacak mal rejimi sözleşmesinin imzalanması
  14. Maddi ve manevi tazminat talepleri
  15. Mal rejiminin tasfiyesi
  16. Çocuk malları davalarının takip edilmesi
  17. Yabancı ülkede yaşayan Türk vatandaşlarının bu ülke mahkemelerinden aldıkları boşanma kararlarının tanıma ve tenfizi
  18. Miras davaları
  19. Aile konutu şerhinin tapu kütüğüne işlenmesi

Aile hukuku denilince akla; evlenme, boşanma, nişanlanma, mal edinme, evlat edinme, miras edinme, velayet, vesayet, nafaka, kişisel ilişki gibi konular gelmektedir.

Aile içerisinde oluşabilecek HER TÜRLÜ sorun aile hukukunun kapsamına girmektedir.

Aile hukukunun temelini Türk Medeni Kanunu oluşturmaktadır.

Aile hukuku, evliliklerin hukukudur. Ancak sadece evlenme değil nişanlanma da bu kapsama girmektedir. Çünkü bu da aile içerisinde oluşabilecek sorunlardan biridir.

Aile toplumun temel yapı taşıdır. Aile hukukunun temeli ve yapılanması büyük önem arz etmektedir.

Aile hukuku, insanların hayatlarına tesir etmektedir.

Boşanma sebepleri genel ve özel boşanma sebepleri olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Genel boşanma sebebi, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasıdır.

Özel boşanma sebebi ise zina, hayata kast, pek kötü muamele, onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk ve akıl hastalığıdır.

Taraflar iddia ettiği hususları deliller ile ispatlamalıdır. Bu yüzden deliller oldukça önem arz etmektedir.

Boşanma sebebi ispatlanır ise hakim boşanmaya karar verir. Hakim, delilleri serbestçe takdir eder.

Çekişmeli boşanma davaları ortalama 2 yıl sürmektedir. Anlaşmalı boşanma davaları ise genellikle 2-3 ay sürmektedir.

Uluslararası sözleşmelerde ve iç hukukta özel olarak belirlenen, aile içi şiddet, taşıyıcı annelik, çocuk kaçırma ve çocuk istismarı, yapay döllenme gibi konular da aile hukukunun kapsama alanı içine girmektedir.

Evlilik içinde doğan çocuk ile evlilik dışında doğan çocuk eşit haklara sahiptir. Bu tür davalara Aile Mahkemesi bakar. Aile Mahkemesinin olmadığı yerlerde Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir.

Reşit olmayan çocuk üzerinde anne ve babanın hakkına velayet hakkı denir.

Velayet hakkı, reşit olmayanlar için söz konusudur. Velayet hakkı yalnızca ana ya da babaya aittir.

Ana ya da baba dışındaki kimselerin velayet hakkı bulunmamaktadır. Anneannenin, dedenin, babaannenin dahi velayet hakkı yoktur.

Hakim vasi atanmasına gerek görmedikçe, KISITLANAN ERGİN çocuklar da ana ya da babanın velayeti altında kalırlar.

Normal şartlarda erginler için velayet hakkı olmaz ama ergin bir kişi kısıtlanmış ise velayet hakkı söz konusu olur.

Velayet davası, Aile Mahkemesinde açılır.

Velayet hakkı kendisinde olmayan eşin diğer eşe karşı açtığı dava türüdür.

Velayet, çocuğun bakımı, eğitimi, öğretimi ve korunması ile ilgili temsil görevlerini kapsar.

Velayet yalnızca çocukların kişiliklerine ilişkin değerlerin korunması değildir. Aynı zamanda çocukların mallarının da korunmasıdır.

Velayet hakkı kapsamında hangi yükümlülükler bulunur?

Çocuklara bakmak, çocukları gözetmek, çocukların yetiştirilmesini ve eğitimlerini gerçekleştirmektir.

Çocuğa iyi bir eğitim vermek, çocuğu düzgün yetiştirmek, çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak velayet hakkının gereğidir.

Velayete ilişkin hükümler kural olarak kamu düzenine ilişkindir.

Velayete ilişkin hükümler kamu düzenine ilişkindir. Hakim tarafların isteği ile bağlı değildir. Hakim kendisi araştırma yaparak çocuğun menfaatine en uygun olanı seçer. Çocuğun anne ve babasının isteğinden ziyade ÇOCUĞUN MENFAATİ önemlidir.

Ortak velayet konusunda iç hukukumuzda henüz bir düzenleme mevcut değildir. Ancak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ek protokolünde bu konuya ilişkin düzenleme bulunmaktadır.

Ancak ortak velayet çocuğun psikolojisini olumsuz etkileyebilir. Zaten boşanma aşamasında anne ve babasının çatışmasına maruz kalabilen çocuk bir de ortak velayet söz konusu olduğu zaman boşanmış çiftlerin arasında kalabilir. Herhangi bir karar alınacağı zaman sıkıntı meydana gelebilir. Çocukla ilgili önemli konularda çatışmalar yaşanabilir. Çocuk de tüm bunlara tanık olabilir.

Anne ve baba evli ise velayet hakkı anne ve babaya aittir. Evlilik birliği devam ettiği müddetçe anne ve baba velayet hakkını birlikte kullanırlar. Ancak anne ve baba evli değilse velayet verilirken anneye öncelik verilir.

Çocuk 8 yaşına kadar anne sevgisine muhtaç kabul edilir. 8 yaşından sonra çocuk yargılama içerisinde kendisini ifade edebilecek konumda kabul edilir. Dolayısıyla hakim 8 yaşından büyük olan çocuklara velayet konusunda fikrini sorabilir.

Ancak her ne kadar hakim çocuğa fikrini sormuş ise de tek başına çocuğun fikri ile bağlı değildir. Çocuğun fikrini de göz önüne alarak çocuğun menfaatine en uygun olan kararı verir.

Anne ağır surette akıl hastası değilse ya da ahlaki açıdan kötü bir yaşam sürmüyorsa velayet anneye verilir. Annenin sürekli olarak intihara teşebbüs etmesi velayeti almasına engel teşkil eder. Yani annenin psikolojik rahatsızlığının boyutu önem arz eder. Bipolar bozukluğu olan annenin dahi velayeti alabildiği görülmektedir.

Anne ölmüş ise hakim velayeti babaya verir. Babaya da velayet verilemez ise çocuğa vasi atanabilir.

Anne ya da babadan birinin ölümü halinde velayet sağ kalan eşe verilir.

Eşler, ergin olmayan üvey çocuklarına da özen göstermekle yükümlüdür.

Velayeti kendi çocuğu üzerinde kullanan eşe diğer eş de durum ve koşullar elverdiği müddetçe kendi imkanları ölçüsünde yardımcı olur.

Anne ya da babanın yeniden evlenmesi halinde velayet kaldırılır mı?

Velayet hakkı kendisinde olan tarafın yeniden evlenmesi velayetin alınmasına sebebiyet vermez. Mantıklı olan da budur. Çocuk yeniden bir aile ortamına kavuşabilir. Biyolojik babasından ya da biyolojik annesinden daha iyi annelik ya da babalık yapabilen kişileri uygulamada da görmekteyiz.

Velayetin değiştirilmesi davası nedir?

Velayet hakkı kendisinde olmayan tarafın velayeti talep ettiği dava türüdür.

Ancak velayetin değiştirilebilmesi için çocuğun üstün menfaatlerinin zarar görmüş olması gerekir. Velayet keyfi olarak sürekli değiştirilmez. Bu durum çocuğun da psikolojisini olumsuz etkiler. Çocuk alıştığı düzeni sürekli bozmak zorunda kalır. Bu yüzden de velayet ancak ve ancak çocuğun üstün menfaatlerinin zarar görmüş olması halinde değiştirilir.

Taraflardan birinin ölümü velayet değişikliğine sebebiyet verir. Velayet hakkı kendisinde olan taraf ölmüşse velayet sağ kalan eşe verilir. Velayet hakkı sadece anneye ya da babaya verilir. Anneanne ya da babaannenin çocuk üzerinde velayet hakkı yoktur.Velayet hakkı kötüye kullanıyorsa velayet değişikliği söz konusu olabilir.

Velayet hakkı kendisinde olan taraf çocuğun bakımı, gözetimini ağır surette ihmal ediyorsa velayet değiştirilebilir. Çocuğun fiziksel, ruhsal ve sosyal gelişimi olumsuz ise velayet değiştirilir.

Velayetin değiştirilmesi geniş yorumlanmalıdır. Sadece anne ya da babadan birinin ölmesi, anne ya da babanın yeniden evlenmesi, anne ya da babanın şehir değiştirmesi durumları ile sınırlı değildir. Velayet hakkını kötüye kullanan taraftan velayet alınır. Velayet sahibi, diğer ebeveynin çocukla kişisel ilişki kurmasına engel oluyorsa velayet kendisinden alınır.

Velayet hakkı kendisinde olan tarafın yeniden evlenmesi çocuğa verilen nafakayı etkiler mi?

HAYIR.

Diyelim ki velayet hakkı anneye verildi. Anne yeniden evlendi. Babanın çocuğa ödemiş olduğu iştirak nafakası anne yeniden evlenmiş olsa dahi devam eder. Baba kendi imkanları ölçüsünde çocuğun giderlerine katılır.

Her ne kadar kadının yeniden evlenmesi nafakanın kesilmesine sebebiyet verse de bu durum çocuk yönünden böyle değildir.

Biyolojik baba, anne yeniden evlense dahi çocuğun giderlerine katılmaya devam eder.

Türk Medeni Kanunu md.182/2 gereği velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve giderlerine kendi imkanları ve ekonomik gücü oranında katılmak zorundadır.

Velayetin değiştirilmesi talebi ile kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi talebi terditli dava şeklinde açılabilir mi?

HMK’nın 111.maddesi gereğince ‘’Davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik-ferilik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için talepler arasında ekonomik ya da hukuki bir bağlantının olması şarttır. Mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’i talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz.’’

Velayet hakkı kendisinde olmayan taraf velayeti istedi ancak bu talebi reddedildi diyelim. Bu durumda velayet hakkını isteyen ancak talebi reddedilen taraf, kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesini isteyebilir. En azından çocukla kendisi arasında daha fazla kişisel ilişki kurulmasını isteyebilir.

Velayete ilişkin tüm davalarda Aile Mahkemesi görevlidir. Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir.

Yetkili mahkeme ise davacının ya da davalının yerleşim yeri mahkemesidir.

Velayet ile ilgili davalar çekişmesiz yargı işidir. Çekişmesiz yargı işlerinde de yetkili mahkeme talepte bulunan kişinin ya da ilgililerden birinin oturduğu yer mahkemesidir.

Velayetle ilgili davalar da çekişmesiz yargı işi olduğu için yetkili mahkeme konusunda Hukuk Muhakemeleri Kanununun düzenlemesi böyledir.

Boşanma davasında kusurlu bulunan eşe velayet verilebilir mi?

Çocuğun üstün menfaati gerektiriyorsa boşanma davasında kusurlu bulunan eşe de velayet verilebilir.

BOŞANMA DAVASI SONRASI BEKLEME SÜRESİ(İDDET MÜDDETİ)

İddet müddeti kadınlar için söz konusu olur. Boşanma davası gerçekleştikten sonra kadının başka birisiyle evlenmek için beklemesi gereken bir süre bulunmaktadır. Kadının iddet müddetinin bulunmasının sebebi hamileliğin bulunması ihtimalidir. Amaç ise soybağı karışıklıklarının önlenmesidir.

İddet süresine uymama kesin OLMAYAN evlenme engellerinden bir tanesidir. Kadının önceki evliliğinden hamile olup olmadığı kesin olarak anlaşılmalıdır. Aksi takdirde soybağı karışıklıkları meydana gelecektir.

Peki iddet müddeti ne kadardır?

Kadın evlilik bittikten sonra 300 gün geçmeden yeniden evlenemez.

Çocuğun ölü doğması ve düşük dahi doğum kabul edilir.

İddet müddeti yalnızca kadına verilen bir kısıtlama mıdır?

İddet müddeti yalnızca kadına getirilen bir kısıtlamadır. Çünkü doğurgan olan kadındır. Soybağı karışıklığı olmasının engellenmesi amaçlanmıştır.

Erkekler boşandığı zaman istedikleri zaman evlenebilmektedirler.

İddet müddetinin kaldırılabilmesinin herhangi bir yolu var mıdır?

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere iddet müddetinin getirilmesi amaç soybağı karışıklığının önlenmesidir. Soybağı karışıklığı meydana gelmeyeceği net olarak anlaşılırsa iddet müddeti kaldırılır.

Kadın boşandığı eşi ile yeniden evlenmeye karar verirse iddet müddeti kaldırılır.Kadın başka biri ile evlenmeye karar vermiş ise hamile olmadığı kesin olarak anlaşılır ise iddet müddeti kaldırılır.

Hamile olan kadının doğum yapması halinde de bu süre kaldırılacaktır.

Kadına getirilen bu kısıtlama yalnızca Türkiye’de mi bulunmaktadır?

Bu durum yalnızca Türkiye’de değil birçok Avrupa ülkesinde de bulunmaktadır. Hiçbir ülke soybağı karışıklığı meydana gelsin istememektedir.

İddet süresi dolmadan evlenmek mümkün müdür?

Her ne kadar iddet süresi dolmadan ya da iddet müddeti mahkeme kararı ile kaldırılmadan evlenmek mümkün olmasa da kadının bekleme süresi uymadan yeniden evlenmesi, evliliğin mutlak ya da nisbi butlanını gerektirecek bir hal değildir.

Böyle bir durumda evlilik geçerli bir evlilik kabul edilir. Yok hükmünde sayılmaz.

Evlendirme Yönetmeliği’nin 15. maddesinin c bendi, iddet müddetini evlendirme engeli olarak saymıştır. Yine bu yönetmeliğin 23. maddesine göre; evlendirme memuru, evlenmek isteyen tarafların dosyasında evliliğe engel bir durum tespit ederse, tarafların bu evlenme talebini reddetmek zorundadır. Bu engelin yokluğu ispatlanmadıkça taraflar evlenemeyecektir. Fakat her nasılsa bu durumun varlığına rağmen nikah memuru tarafların evlenme talebini reddetmez ve nikahı gerçekleştirirse; yine bu durumda evlilik geçerli olacaktır. Kanuni bekleme süresini beklemeden evlenen kadının bu şekildeki son evliliği geçerlidir.

İddet müddetini kaldırma noktasında mahkemenin takdir yetkisi var mıdır?

Doktor raporu ile kadının hamile olmadığı belgelenmiş ise hakime takdir yetkisi tanınmamaktadır. Hakim bu durumda iddet müddetini kaldırmak zorundadır.

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte gebeliğin erken dönemlerinde dahi çocuğun nesebi anlaşılabilmektedir. Bu durumda iddet müddetinin kaldırılması eskisi kadar zor değildir.

İddet süresini kaldırmada yetkili ve görevli mahkeme neresidir?Yetkili mahkeme kadının yerleşim yeri mahkemesidir.Görevli mahkeme ise Aile mahkemesidir. Aile Mahkemesinin bulunmadığı yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemesidir.

Yabancı kadınlarda iddet müddeti nasıl uygulanır?

Yabancı kadınlar bakımından iddet müddetinin uygulanmasında kadının kendi milli hukukundaki hüküm uygulanır.

İddet müddeti genellikle kaç günde kalkar?

Kişiler yeniden evlenmek için 300 günlük bekleme müddetini kaldırmak isterler. Bekleme süresinin kaldırılması talebiyle açılan davalar çok kısa sürmektedir. Bu süre 15 gün ila 30 gün arasında olacak şekildedir.

İddet müddetinin başlangıç tarihi nasıl belirlenir?

İddet müddeti boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren başlar. Boşanma kararı taraflara tebliğ edilecek. Tebliğden sonra her iki taraf da itiraz etmezse karar kesinleşir. Bu durumda süre başlar.

Kararın kesinleşmesinden itibaren 300 günlük süre bekleme süresidir.

İddet müddetinin kaldırılması davası nasıl bir davadır?

Hasımsız bir davadır. Kadının sağlık kontrolü ile hamile olmadığını ispatlaması yeterlidir.

Mahkemede sadece davacı taraf vardır. Bu davada davalı taraf bulunmamaktadır. Bu dava Aile mahkemesinde açılır. Yetkili mahkeme ise kadının yerleşim yeri mahkemesidir.

Eski eşiyle yeniden evlenen kadının iddet müddetinin kaldırılması için dava açmasına gerek var mıdır?

Kadın eski eşiyle yeniden evlenecek olsa dahi iddet müddetinin kaldırılması için dava açmak zorundadır.İddet müddetinin kaldırılması davasında karar tebliğ edilmeden taraflar sadece ilama dayanarak evlenebilirler mi?İddet müddetinin kaldırılması davası ile bu süre kaldırılmışsa taraflar kararın tebliğine gerek olmaksızın sadece ilama dayanarak evlenebilirler.

İddet müddeti içerisinde kadın hamile kalmış ise ya da doğum yapmış ise ne olur?

Kadın iddet müddeti içerisinde hamile kalmış ise ya da doğum yapmış ise aksi ispat edilinceye kadar çocuk boşanılan kocaya ait kabul edilir.

Aksi ispat edilinceye kadar çocuğun babası boşanılan kocadır.Aksi kadın tarafından rapor ile ispat edilebilir. Boşanılan koca da soybağının reddi davası açabilir.

Sonuç olarak; kadının hamile olmadığının belirlenmesi durumunda ya da kadının eski eşiyle evlenmesi durumunda iddet müddeti kaldırılır. İddet müddetinin kaldırılmasında hakimin takdir yetkisi yoktur. Çekişmesiz yargı türüdür. Erkek için iddet müddeti olamaz. İddet müddeti yalnızca kadına getirilmiş bir kısıtlamadır. İddet müddetinin amacı soybağı karışıklığına sebebiyet vermemektir.

Yargı sisteminde iki tür boşanma davası bulunmaktadır. Anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma olmak üzeredir.

Tarafların evliliği en az bir yıl sürmüş ise anlaşmalı olarak boşanabilirler. Ancak bir yıldan kısa sürmüş ise anlaşmalı olarak boşanamazlar.

Boşanma davası, anlaşmalı boşanma olmaması halinde boşanmak isteyen eşin açtığı davadır.

Ancak hepimizin bildiği üzere boşanma davası oldukça yıpratıcıdır. Taraflar geleceğe yönelik kaygı duyarlar. Özellikle ekonomik özgürlüğü olmayan kadınlarda bu kaygı hat safhadadır. Zira kadın hem kendisi hem çocuğu veya çocukları için endişe duyar. Kadınlar bu kaygıyı duymakta elbette haklıdırlar. Zira hiçbir geliri olmayan bir kadın için ev kirası, mutfak masrafları, faturalar, çocuklarının giderleri vb. masrafları karşılamak imkansızdır. Kadın böyle bir durumda asgari ücretle işe girse dahi günümüz şartlarında kendisini ve çocuklarını asgari ücret ile geçindiremez. Üstelik çocuğu küçük ise ve baktıracak kimsesi yok ise buna bir de bakıcı masrafı eklenecektir.

Aile Hukuku her alanda çocuğu ve kadını korumaktadır. Ancak boşanan kadının haklarını bilmesi de bir o kadar önemlidir.

AYRI YAŞAMA HAKKI

Boşanma davası sürecinde taraflar genellikle birbirlerini düşman gibi görmektedirler. Bu yüzden boşanma davasının açılması halinde taraflar ayrı yaşama hakkına sahiptir.

Zira bu süreçte kadının can güvenliği tehlike altında ise ya da kadın şiddet mağduru ise bu kadın için en sağlıklı karar olacaktır.

NAFAKA TALEP ETME HAKKI

Boşanma davası denilince ilk akla gelen kadının nafaka hakkıdır.

Boşanma davasında dava devam ederken verilen nafakaya tedbir nafakası, boşanma kararının kesinleşmesinden sonraki nafakaya yoksulluk nafakası denir. Tedbir nafakası boşanma davasının açıldığı tarihten, boşanma davasının kesinleştiği tarihe kadar devam eder. Tedbir nafakasına hem kadın için hem çocuk için hükmedilir. Kadın boşanma sonrasında yoksulluğa düşecek ise yoksulluk nafakasına hak kazanır.

Ancak boşanma davasında kadın erkekten daha ağır kusurluysa yoksulluk nafakası talebi reddedilir. Daha az veya eşit kusurlu olması gerekmektedir. Mesela kadın eşini aldattı diyelim ve eşinin hiçbir kabahati yok. Böyle bir durumda kadın yoksulluk nafakasına hak kazanamaz.

İştirak nafakası ise çocuk için verilen nafakadır. Müşterek çocuğun velayeti kadına verilmiş ise erkek tarafından kadına çocuk için ödenen nafakanın adıdır.

Boşanma davasında nafaka taraflar sosyoekonomik durumuna ve gelirine göre belirlenir.

ORTAK KONUTUN ÖZGÜLENMESİNİ TALEP HAKKI

Boşanan ya da boşanmak üzere olan kadın genellikle evi terk edip, babasının evine gidiyor. Oysaki kadın evi terk etmeden çocukları ile birlikte ortak konutta kalmaya devam edebilir ve eski eşi için uzaklaştırma talep edebilir.

Şayet eşlerden biri kötü niyetli olarak sırf mal kaçırmak amacıyla evi başkasına devrediyor ise diğer eş aile konutu şerhi konulmasını isteme hakkına sahiptir.

Kadın eşin ve çocukların boşanma nedeniyle düzenlerinin değişeceği, konutta kalmaya ihtiyacı olduğu tespiti sonrasında hakim, müşterek konutun dava devamı süresince kadın eşe tahsis edilmesi yönünde karar verebilecektir.

ÜCRETSİZ AVUKAT TALEP EDEBİLME HAKKI

Kadın ekonomik olarak zor durumda ise bulunduğu ilin Barosuna müracaat ederek Adli Yardımdan kendisine avukat görevlendirilmesi talebinde bulunabilir.

ÇOCUĞUN TESLİM EDİLMESİNİ TALEP HAKKI

Çocuk hayatının her döneminde anne sevgisine muhtaç kabul edilir lakin özellikle yedi yaşına kadar çocuğun anne yanında kalması çocuğun üstün menfaatinedir. Ancak boşanmaya dair hususlardaki kinini çocuklara yansıtan bazı babalar çocuğu anneden alıkoymaya çalışmaktadırlar. Özellikle bebeklik döneminde çocuk emziriliyor ise mutlaka annenin yanında kalmalıdır. Böyle bir durumda kadın çocuğun kendisine teslim edilmesini talep edebilir

ÇOCUK İLE KİŞİSEL İLİŞKİ KURMA HAKKI

Çocuğun velayeti tedbiren veya sürekli olarak anneye verilmiş ise anne çocuğun babayla görüşmesini sağlamakla yükümlüdür. Velayet hakkı kendisinde olmayan eş, çocuk ile kişisel ilişki kurma hakkına sahiptir.

Velayet hakkı kendisinde olmayan taraf, çocuğuyla vakit geçirmek hakkına sahiptir.

Burada ne annenin ne de babanın çocuğu diğer taraftan mahrum bırakma hakkı yoktur. Zira her ne kadar ortak velayet söz konusu olmasa da çocuk velayet hakkı kendisinde olmayan tarafla da bağını devam ettirmelidir.

KADININ MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT TALEP HAKKI

Boşanma davasında tazminat maddi tazminat ve manevi tazminat olmak üzere iki tanedir. Boşanma davasında daha az kusurlu olan taraf tazminat talep edebilmektedir. Boşanmada kusurlu olan da tazminat alabilir ancak kusurlu olanın tazminat alabilmesi için diğer eşten daha az kusurlu olmalıdır. Boşanma davasında manevi tazminat talep eden tarafın kişilik haklarının ihlal edilmiş olması gerekmektedir. Evlilikte diğer eş tarafından sürekli aşağılanan, hor görülen, hakarete uğrayan, şiddet gören eş manevi tazminat talep edebilecektir. Zira manevi tazminat alabilmenin başlıca şartı kişilik hakkının saldırıya uğramış olmasıdır.

Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadın daha az kusurlu veya kusursuz ise maddi tazminat alabilecektir.

Kadının kişilik haklarına bir saldırı olmuş ise kadın manevi tazminat da alabilecektir. Örneğin kadın evliliği boyunca aşağılanmışsa, hor görülmüşse manevi tazminat alabilir.

Pekala kadın aldatılmış ise manevi tazminat alabilir.

Ancak bu tazminatın bedeli, karşı tarafın ödeyeceği miktarlarda olmalıdır. Manevi tazminat kadınları daha çok ilgilendirmektedir. Çünkü evliliğin bitmesi sonucunda kadının uğrayacağı elem üzüntü ve toplumsal baskı, manevi tazminatın talebi için yeterli sebeplerdir.

ZİYNET EŞYASI ALACAĞI HAKKI

Düğün sırasında hangi eşe takılırsa takılsın tüm kadınlar KADINA aittir.

Boşanan kadın tüm bunlara rağmen muhtaçlık yaşayabilir.

Böyle bir durumda ne olur?

Böyle bir durumda devlet desteği gündeme gelir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kadınlara destek vermektedir. Önemli olan kadının muhtaçlık durumunu kanıtlamasıdır. Boşanmış olmak tek başına mali destek almak için YETERLİ DEĞİLDİR.Devlet bu yardımlarını Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları ile yapar. Kadın, bağlı bulunduğu belediyeye başvurarak gerekli şartları taşıdığı takdirde her ay belediyeden yardım alır. Kadınlar dul maaşı alabilirler. Eşleri vefat ettiği takdirde SGK tarafından kendilerine ölüm aylığı bağlanır. Kadınlar bu noktada yardımda bulunan Sivil Toplum Kuruluşlarına başvuru yapmalıdır. Boşanan kadınlar anne ve babalarının sosyal güvenlik haklarından yararlanarak kendilerine aylık bağlatabilirler. Bu noktada kadının yoksulluk nafakası alması, kadının yetim aylığı almasına engel olmaz.

Hangi eşyalar ziynet eşyası sayılır?

Bir eşyanın ziynet eşyası sayılabilmesi için altın, gümüş gibi değerli madenlerden yapılmış olması gerekir. Ayrıca bahsi geçen eşyaların süs eşyası olarak kullanılıyor olması gerekmektedir. Diğer koşul ise bu eşyaların nikah akdinden dolayı kişilere takılmış olmasıdır. Bu üç şart sağlandığı takdirde o eşya ziynet eşyası kabul edilir.

Ziynet eşyaları kime aittir?

Yargıtay bu konudaki kararını değiştirmiştir. Önceleri düğünde takılan bütün ziynet eşyaların kadına ait olduğu kabul edilirken Yargıtay bu konudaki fikrini değiştirmiş ve düğünde takılan takılardan erkeğin üzerine takılanlar erkeğin, kadının üzerine takılanlar kadının kabul edilir.

Bu durum düğün videosu ya da düğün fotoğrafları ile ispat edilebilir. Düğün videosu işe kimin üzerine ne takıldığı rahatlıkla anlaşılabilir. Ancak takının kime takıldığı ispatlanamıyorsa tarafların paylı mülkiyetinde varsayılır.

Sonuç olarak Yargıtay düğündeki takılar kim tarafından takılmış olursa olsun kadına takılmış sayılır fikrini değiştirerek düğünde hangi tarafın taktığı bir önemi olmaksızın kadının üzerine takılan takılar kadının, erkeğin üzerine takılan takılar erkeğin sayılır.

Önemli olan takıların kimin üzerine takıldığıdır. Mesela damat tarafından biri gelinin üzerinde bulunan kuşağa takı takmış ise o takı geline ait kabul edilir. Önemli olan takıyı kimin taktığı değil takının kimin üzerine takıldığıdır.

Kadın ziynet eşyalarının kendisinde olmadığını iddia ediyorsa ispat külfeti kime ait olur?

Kadın ziynet eşyalarının kendisinde olmadığını iddia ediyorsa bunu şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatlamakla yükümlüdür. İddia eden iddiasını ispatla mükelleftir karinesi gereğince bu durumu iddia eden kadın olduğundan ispat etmek zorunda olan da kadın olur.

Kadın ziynet eşyalarının kendisinde olmadığını tanıkla da ispat edebilir. İspat yükü hayatın olağan akışında kadına düşer zira iddia eden de kadındır. Hayatın olağan akışında ziynet eşyalarının kadının himayesinde olduğu kabul edilir.

Yargıtay güncel kararları der ki; evi terk eden kadının ya da evden ayrılan kadının ziynet eşyalarını da yanında götürdüğü kabul edilir. Aksini kadın ispatlamak zorundadır.

Ziynet eşyaları ile ev ya da araba alınmış ise ne olur?

Kişiler evlendikten sonra ziynet eşyaları ile ev ya da araba almış olabilirler. Ziynet eşyaları ortak konutun ihtiyaçları için harcanmış olabilir. Ziynet eşyaları bir hastalık nedeniyle de harcanmış olabilir.

Böyle bir durumda ispat külfeti erkeğe aittir. Erkek, ziynet eşyalarını kadının iade almamak üzere verdiğini ispat etmek zorundadır.

Sonuç olarak erkek, kadının ziynet eşyalarını iade almamak üzere verdiğini ispat edemediği takdirde her ne kadar ziynet eşyaları ortak harcamalar için harcanmış olsa da geri verilmek zorunda olur. Erkek böyle bir durumda ziynet eşyalarını kadına iade etmelidir.

Erkeğin sorumluluktan kurtulmasının şartları; kadın ziynetleri rızasıyla vermiş olmalıdır, kadın ziynetleri iade almamak üzere vermiş olmalıdır ve ziynetler ortak harcamalar için harcanmış olmalıdır.

Şayet erkek evlilik birliği devam ederken ziynetleri geri verdiğini iddia ediyorsa bu durumu ispatla yükümlüdür.

Düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça ispatlandığı takdirde, koca bunları iadeden kurtulur.

Ziynet eşyası davasında görevli mahkeme neresidir?

Ziynet eşyası davasında genel yetkili mahkeme davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Görevli mahkeme ise Aile Mahkemesidir.

Ancak Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir.

Ziynet eşyası davası açabilmek için tarafların boşanması zorunlu mudur?

Ziynet eşyası davası açabilmek için tarafların boşanma zorunluluğu yoktur. Ziynetler üzerinde eşler her zaman tasarruf hakkına sahiptir. Evlilik birliği devam ederken dahi dava açılabilir.

Düğünde takılan altınların ispatı nasıl olur?

Düğünde takılan altınların ispatında bilirkişi raporları, düğün videosu, tanıkların ifadeleri, makbuzlar, faturalar, yazılı belgeler kullanılabilir.

Ziynetlerin evlilikteki niteliği nasıldır?

Ziynetlerin evlilikte kadın tarafından kullanıldığı kabul edilir. Özellikle de bilezik koşulsuz kadına ait kabul edilir. Bileziğin kime ait olduğu tartışması dahi söz konusu olamaz.

Ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğu kabul edilir. Ziynet eşyaları kadın tarafından saklanabilir. Kadın tarafından götürülebilir.

Ziynet eşyası davasının nasıl açılmasını önerirsiniz?

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere ziynet eşyası davası, ayrı bir davaya konu olsa da boşanma davasıyla birlikte açılabilir. Ancak boşanma davası ile birlikte talep edilecekse TERDİTLİ(DERECELİ) olarak talep edilmelidir.

Aynen ödeme mümkün değilse fiili ödeme günündeki karşılığının ödenmesi gerekmektedir.

Ziynet eşyaları, mal paylaşımı davası ile birlikte talep edilebilir mi?

Ziynet eşyaları niteliği gereği kişisel mal kabul edildiği için mal paylaşımı davası ile birlikte talep edilemez.

Ziynet davalarında ispat yükünün kanuni dayanağı nedir?

HMK md 190: İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

Ziynetler düğün, balayı, kına için harcanmış ise bu durumda ne olur?

Diyelim ki ziynetler düğün, balayı için vs harcanmış ise kadın ziynetleri rızası ile vermiş olsa dahi eğer erkek tarafından iade almamak üzere bağışlandığı ispat edilemezse erkek ziynetleri vermek zorundadır.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/597 E.  ,  2019/2876 K. 02.04.2019 tarihli kararında;“Dava konusu kadına ait olan altınlar koca tarafından bozdurulup değişik amaçlarla kullanılmış olabilir. Çeşitli sebeplerle (evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı vs) koca tarafından bozdurulan bu altınların karşılığının hibe edilmediği müddetçe kadına iadesi zorunludur. Ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, davacının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarının iadesinden kurtulur. Somut olayda; davalı her ne kadar altınların rızasıyla verildiğini ifade etmekte ise de, geri verilmemek üzere alındığını ispat yükü davalı tarafa aittir. Ancak davalı taraf bu hususu ispat edememiştir. Bu nedenle mehir senedindeki altınlar yönünden de davanın kabulüne karar vermek gerekirken davanın reddine karar vermek doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.”

Tüp bebek tedavisi için harcanan ziynetin kadına iadesi gerekir mi?

Ziynetlerin bedeli tüp bebek tedavisi için harcanmış ise ziynetlerin kadına iadesi gerekir. Aynen iadesi mümkün değilse fiili ödeme günündeki bedeli ödenmelidir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  2017/1769 E. ,  2018/13037 K. 19.11.2018 tarihli kararında;“Toplanan delillerden dava konusu edilen ziynet eşyalarının tarafların tüp bebek tedavisi için kullanıldığı anlaşılmaktadır. Davalı-karşı davacı erkekte; ön inceleme duruşmasında tüm takıları aldığını ve tedavi amacı ile kullandığını kabul etmiştir. Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu durumda ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere erkeğe verildiğinin ispatlanması halinde erkek almış olduğu ziynet eşyalarını iadeden kurtulur. Somut olayda, ziynet eşyalarının bozdurulduğu anlaşılmış ise de; tekrar iade edilmemek üzere davalı-karşı davacı erkeğe verildiği hususu kanıtlanmamıştır. Bozdurulan ziynet eşyalarının rıza ile ve iade şartı olmaksızın verildiğini davalı erkek ispatlamak zorunda olup, davalı erkek bu durumu ispat edemediğinden dava konusu ziynet eşyalarını davacı kadına iade ile mükelleftir. Gerçekleşen bu durum karşısında davacı-karşı davalı kadının ziynet alacağı davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.”

Sonuç olarak ziynet eşyaları ve eşlere takılan diğer takılar Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre kime takılmış olursa olsun ve niteliğine bakılmaksızın kadına ait kabul ediliyordu. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu görüş değişikliğine gitmiş ve kim tarafından takıldığının bir önemi olmaksızın kadının üzerine takılanlar kadının, erkeğin üzerine takılanlar erkeğin kabul edilmiştir.

Boşanma davalarında iki türlü tazminat talep edilebilir. Bunlardan ilki. Boşanma yüzünden mevcut veya beklenen zararların tazmin edildiği maddi tazminat, diğeri ise boşanma yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın zararlarının tazmin edildiği manevi zarardır.

BOŞANMADA MADDİ TAZMİNAT NEDİR?

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 174/1.maddesine göre boşanmada maddi tazminat, evlilik birliğinin mahkeme kararı ile sona ermesi neticesinde, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan talep ettiği tazminattır.

Dikkat edecek olursak madde bendinde, kusursuz ya da daha az kusurlu olan tarafın maddi tazminat alabileceği ifade edilmiştir. Demek ki boşanma davasında daha ağır kusurlu bulunan ya da tamamen kusurlu bulunan taraf MADDİ TAZMİNAT alamaz.

Ancak kusur tespiti anlaşmalı boşanma davalarında yapılmadığından bahsettiğimiz bu husus çekişmeli boşanma davaları için söz konusu olur. Kusur tespiti yalnızca çekişmeli boşanma davaları için söz konusu olur.

Tazminat alabilmenin şartı tamamen kusursuz olmak değildir sadece diğer eşe nazaran daha az kusurlu taraf olmak yeterlidir.

Boşanma davalarında talep edilen maddi tazminatın niteliği tartışılmış olup, konu ile ilgili iki fikir ileri sürülmüştür. Bir görüşe göre tazminatın niteliği konusunda sözleşmeye aykırılık ileri sürülürken, diğer görüş ise haksız fiil tazminatı olduğunu kabul etmiştir. Yargıtay’a göre de kabul edilen HAKSIZ FİİL tazminatı olduğudur.

Boşanma davasındaki maddi tazminat, haksız fiil tazminatının özel bir türüdür.

BOŞANMA DAVASINDA MADDİ TAZMİNATA HÜKMEDİLEBİLMESİ İÇİN ARANAN ŞARTLAR NELERDİR?

Maddi tazminatın talep edilebilmesi için evlilik birliği, mahkemenin boşanma kararı ile sonlanmış olmalıdır.

Taraflardan biri, maddi tazminat talebinde bulunmuş olmalıdır. Talepte bulunulmadan mahkeme re’sen maddi tazminat verilmesine hükmetmez.

Maddi tazminat talep eden taraf, diğer eşe göre daha az kusurlu taraf olmalıdır.

Evlilik birliğinin sona ermesi dolayısıyla, tazminat talep eden tarafın menfaatleri zarara uğramış olmalıdır.

Yani mevcut ya da beklenen maddi kaybı olmalıdır.

Tazminat ödeyecek olan tarafın ise ödeme gücü olmalıdır.Yargıtay birçok kararında diğer eşin maddi desteğinin yitirilmiş olmasını dahi maddi menfaat kaybı olarak saymaktadır.

MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI, ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASI İLE BİRLİKTE Mİ AÇILIR YOKSA AYRI BİR DAVA OLARAK MI AÇILMALIDIR?

Boşanmada maddi ve manevi tazminat davası, boşanmanın feri talebi niteliğindedir. Bu yüzden boşanma davası dilekçesinde de cevap dilekçesinde de talep edilebilir. Yani ayrı bir dava masrafı ve harcına gerek yoktur. Ancak boşanma dava dilekçesinde talep edilmemiş olsa dahi boşanma davası kesinleştikten sonra 1 yıl içinde de açılabilir. Uygulamada genellikle taraflardan biri, ayrıca masraf etmemek adına dava dilekçesinde talep etmektedir.

Maddi ve manevi tazminattan dava ya da cevap dilekçesinde bahsedilmemiş ise boşanma davası devam ederken maddi ve manevi tazminat davası açılabilir. Böyle bir durumda yine davalar birleştirilebilir ya da boşanma davası, tazminat davası için bekletici mesele yapılabilir.

BU DAVALARDA GÖREVLİ MAHKEME VE YETKİLİ MAHKEME HANGİSİDİR?

Görevli mahkeme Aile Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise davalının ikametgahı mahkemesidir.

TARAFLAR EŞİT KUSURLU İSE TAZMİNAT HAKKINA SAHİP OLAN TARAF KİMDİR?

Tarafların eşit kusurlu olduğu mahkemece tespit edildikten sonra tarafların birbirlerinden maddi ve manevi tazminat talep etmeleri mümkün değildir.

BOŞANMADA MADDİ TAZMİNAT HESAPLANIRKEN NELER DİKKATE ALINIR?

Tarafların yaşlarını, evlilik sürelerini, sosyal ve ekonomik durumlarını, sosyal güvenliklerinin olup olmadığını, yeniden iş bulma ya da yeniden evlenebilme ihtimallerini dikkate alarak bir hesaplama yapmalıdır.

Hakim maddi tazminat miktarını belirlerken şu kriterleri dikkate alır:

  1. Tarafların ekonomik ve sosyal durumları,
  2. Fiilin ağırlığı ve kusur dereceleri,
  3. Paranın alım gücü,
  4. İhlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamı,
  5. Hakkaniyet ilkesi.

Hakim, maddi tazminatın toplu olarak ya da irat (örneğin, aylık ödeme) şeklinde ödenmesine karar verebilir. (TMK 176) İrat şeklinde ödenmesine karar verilen maddi tazminat, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi, taraflardan birinin ölmesi ile kendiliğinden kalkar. Alacaklı tarafın resmi olarak evli olmamasına rağmen fiili olarak başkası ile karı koca hayatı sürmesi ya da haysiyetsiz bir hayat sürmesi durumunda mahkeme kararı ile kaldırılabilir. (TMK 176)

BOŞANMADA MANEVİ TAZMİNAT TALEP EDEBİLMENİN ŞARTLARI NELERDİR?

Manevi tazminat talep eden kişinin boşanmaya sebebiyet veren olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğramış olmalıdır. Yani talep eden kişi elem, üzüntü, keder ve acı hissetmiş olmalıdır.

Ayrıca manevi tazminat talep eden kişi, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda daha az kusurlu taraf ya da kusursuz taraf olmalıdır.

Yani daha fazla kusurlu olan manevi tazminat isteyemez.

Kanun koyucu burada aile hakimine inisiyatif tanımıştır.

Hepimizin bildiği üzere çekişmeli boşanma davası oldukça çetrefilli geçen davalardan biridir. Taraflar için oldukça yıpratıcı ve adı üzerinde gerçekten de çekişmeli olan bir davadır.

Bu yüzden de çekişmeli boşanma davaları genellikle gergin geçer. Çünkü iftiralar havada uçuşabilir, taraflar birbirlerine kinlerini kusabilir.

Boşanma davasını açan taraf iddia ettiği hususları ispatla mükelleftir. İddia ettiği hususları ispatlayamazsa karşı tarafın hiçbir kusuru olmaz ise davası reddedilir.

Boşanma davalarında genellikle taraflar birbirlerine ‘’Madem öyle söylüyorsun, hadi yemin et’’ bakalım şeklinde sözler sarf etmekteler. Peki boşanma davalarında bu mümkün müdür?

Boşanma davaları Hukuk Muhakemeleri Kanununa ve Türk Medeni Kanununa göre görülmektedir. Her ne kadar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda yemin düzenlenmiş ise de Türk Medeni Kanununda boşanma davaları için yemin delil kabul edilmemiştir.

Ancak şu ayrıma dikkat etmemiz gerekir. Boşanma davalarında yemin delili kullanılmaz ancak tanıklar dinlenmeden önce doğruyu söyleyeceklerine namusları ve vicdanları üzerine yemin ederler.

Tanıkların yemin etmesi ile yemin delili tamamen farklı hususlardır.

Ayrıca uygulamada bazı şahısların yalan yere yemin ettikleri de görülmektedir. Her insandan etik değerlere, namusa, vicdana yüzde yüz bağlı olmasını maalesef bekleyemiyoruz.

Duruşma salonlarında gerçeğe aykırı olarak beyanda bulunan birçok insanla karşılaşıyoruz. Sırf davaları kendi lehine sonuçlansın diye yalan yere yemin eden birçok insan görmekteyiz. Küçücük menfaatler için bile dini değerlere bağlı kalmadan yalan yere yemin eden insanlar görmekteyiz.

Kamu düzenini ilgilendiren durumlarda ise yemin deliline zaten başvurulmaz.

Yemin deliline yalnızca re’sen araştırma ilkesinin uygulanmadığı davalarda başvurulur. Yemin, taraflarca getirilme ilkesinin uygulandığı davalarda geçerli olur.

Sonuç olarak; boşanma davalarında yemin deliline başvurulamaz. Boşanma davalarında iddia ettiğiniz hususları ispat etmek istiyorsanız somut deliller getirmelisiniz.

Kulaktan duyma bilgilerle hak kaybı yaşamamak adına uzman bir boşanma avukatından yardım alınız.

Türk Medeni Kanununun boşanmada yargılama usulünü düzenleyen 184.maddesine göre ‘’Hakim bu olgular hakkında, gerek re’sen gerek istem üzerine taraflara yemin öneremez.’’ Hükmü yer almaktadır.

Yani BOŞANMA VE AYRILIK DAVALARINDA YEMİN DELİLİNE BAŞVURULAMAZ. DAVACI, DAVALI VEYA HAKİM TARAFLARDAN BİRİNE YEMİN TEKLİF EDEMEZ.

Peki bilirkişiler yemin etmek zorunda mıdır?

Evet, bilirkişiler yemin etmek zorundadır.Tarafların birbirlerine ‘Şu konuda yemin etsin’ şeklinde teklifte bulunmaları mümkün değildir.

DÜĞÜNDE TAKILAN TAKILAR ALDATAN EŞTEN GERİ İSTENEBİLİR Mİ?

Düğünde eşlere takılan takılar ve değerli eşyalar ziynet eşyası olarak nitelendirilmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 220. maddesine göre ziynet eşyası kişisel mal niteliğindedir ve yine 226. maddeye göre boşanma sonucu ziynet eşyaları diğer tarafta kalan eş, dava açarak bu alacağını talep edebilir.

Yargıtay güncel içtihatlarına göre düğünde takılan takılar kim tarafından takılmış olursa olsun, kadının üzerine takılan takılar kadının, erkeğin üzerine takılan takılar erkeğindir. Kadına takılan takılar kadına, erkeğe takılan takılar erkeğe aittir ancak erkeğe takılan ve kadına özgü olan takılar kadına aittir. Kadına takılan ve erkeğe özgü olan takılar da erkeğe aittir. Mesela erkek kol saati erkeğe aittir.

Ziynet eşyalarının iadesi için, ziynet eşyalarının iadesine ilişkin dava açılır. Ziynet eşyalarının iadesine ilişkin davalar, boşanmanın fer’i niteliğinde değildir. Yani boşanma davasından bağımsız olarak da ziynet eşyalarının iadesine ilişkin dava açılabilir. Boşanma davasının açılmış olması şart değildir.

Kayseri Boşanma Avukatı-Boşanma Davaları-Boşanma Avukatı-Kayseri Boşanma Avukatı-Boşanma Davaları-Boşanma Avukatı-Kayseri Boşanma Avukatı-Boşanma Davaları-Boşanma Avukatı-Kayseri Boşanma Avukatı-Boşanma Davaları-Boşanma Avukatı-Kayseri Boşanma Avukatı-Boşanma Davaları-Boşanma Avukatı-Kayseri Boşanma Avukatı-Boşanma Davaları-Boşanma Avukatı-Kayseri Boşanma Avukatı-Boşanma Davaları-Boşanma Avukatı-Kayseri Boşanma Avukatı-Boşanma Davaları-Boşanma Avukatı-Kayseri Boşanma Avukatı-Boşanma Davaları-Boşanma Avukatı-Kayseri Boşanma Avukatı-Boşanma Davaları-Boşanma Avukatı-Kayseri Boşanma Avukatı-Boşanma Davaları-Boşanma Avukatı-Kayseri Boşanma Avukatı-Boşanma Davaları-Boşanma Avukatı-Kayseri Boşanma Avukatı-Boşanma Davaları-Boşanma Avukatı-Kayseri Boşanma Avukatı-Boşanma Davaları-Boşanma Avukatı-Kayseri Boşanma Avukatı-Boşanma Davaları-Boşanma Avukatı-Kayseri Boşanma Avukatı-Boşanma Davaları-Boşanma Avukatı-Kayseri Boşanma Avukatı-Boşanma Davaları-Boşanma Avukatı